İsa giderken onlar gözlerini göğe dikmiş bakıyorlardı. Tam o sırada, beyaz giysiler içinde iki adam yanlarında belirdi. “Ey Celileliler, neden göğe bakıp duruyorsunuz?” diye sordular. “Aranızdan göğe alınan İsa, göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir.” (Elç. 1:10–11)
Keder görüşümüzü gölgeler. Bakış açımızı o denli bulutlandırır ki, sadece acı verici geçmişi ve şimdiki boşluğu görürüz. Müjde yüreklerimizin gözlerini açar. Çarmıha gerilen Kurtarıcı’yı görürüz. İsa kederimizi yakından bilen, acı çeken Kurtarıcıdır. Acı çekmek normaldir. O bizi kederimizin içerisinde sevgiyle teselli eden şefkatli Kurtarıcı’dır. Acımızın
içerisinde teselli bulmak mümkündür.
Ama orada durmuyoruz; dirilen Kurtarıcımız’ı görüyoruz. İsa sonsuz gerçeği dünyasal yaralarımıza şefkatle seslendiren, şifa veren Kurtarıcımız’dır. Umutla kederlenmek mümkündür.
O, Tanrı’dan aldığımız teselliyle başkalarını teselli etmemiz için bizi alabildiğine güçlendiren Kurtarıcı’dır. Kayıpların ortasında sevebilmek doğaüstüdür.
İsa, Yuhanna 21’de Petrus’u kendisiyle kahvaltı yapmaya çağırdığında, ona bu dersi verir. Yemek sırasında Petrus, İsa tarafından kişisel olarak görevlendirilir: Başkalarına çobanlık yap! Kalbiniz kırıldığı zaman, acı çeken Çoban’a yönelin ve O’nun size sunduğu teselli ve güçle, siz de başkalarını teselli edin ve onlara çobanlık yapın. Başkalarına hizmet ederek,
büyük Kurtarıcınız için büyük bir şey yapın.
Ayrıca Müjde, gözlerimizi göğe alınmaya ve ikinci gelişe çevirir. Öykünün devamı budur. Biz öykünün sonunu unuttuğumuz zaman, sanki tek öykü burada geçirdiğimiz hayatmış gibi düşünüp bu şekilde yaşamakla ayartılırız.
Göğe alınan İsa, geri gelecektir
Öğrenciler böyleydi. İsa’nın dirilişinden sonra bir araya geldiklerinde, O’na şöyle sordular: “Ya Rab, İsrail’e egemenliği şimdi mi geri vereceksin?” (Elç. 1:6). Başka bir deyişle, “Bizi şimdi mi düzelteceksin? Her şeyi şimdi mi düzelteceksin?” Onlar gelip geçici bir düzelmeye razıydılar. Oysa İsa onlara nihai yenilemeyi umutla beklemelerini öğütledi. Ayrıca onlar
beklerken, Yuhanna 21’deki Petrus gibi büyük bir şey yapacaklardı: “Kutsal Ruh üzerinize inince güç alacaksınız. Yeruşalim’de, bütün Yahudiye ve Samiriye’de ve dünyanın dört bucağında benim tanıklarım olacaksınız” (Elç. 1:8).
Ancak savaş alanın ortasında tanıklık etmek yıldırıcı olabilir, değil mi? Bu yüzden öykünün sonuyla ilgili nihai bir hatırlatmaya ihtiyacımız var: “Aranızdan göğe alınan İsa, göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir” (Elç. 1:11).
Öykünün sonu çarmıh değildir. Hatta diriliş de değildir. Göğe alınma bile değildir. Öykünün sonu, İsa’nın dönüşüdür! Öykünün sonuyla ilgili bu tanım sizin günlük öykünüzü fethetsin ve etkisi altına alsın. “Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: ‘İşte, Tanrı’nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O’nun halkı
olacaklar, Tanrı’nın kendisi de onların arasında bulunacak. Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı’” (Va. 21:3-4).
Düşünün: Büyük bir şey yapın! Yukarı, Mesih’e doğru bakın ve dışarıya doğru, başkaları için yaşayın. Tanrı sizi başkalarına yönelik hangi büyük hizmete çağırıyor ve kederinizin ortasında dahi sizi nasıl güçlendiriyor?
Düşünün: Geleceği düşünün! Gelecekteki büyük günü hatırlamak, bugün İsa’yla olan Müjde-keder yolculuğunuzu nasıl etkileyebilir?
Yazar: BOB KELLEMEN