“Senin sağladığın… kurtuluşu… gözlerimle gördüm” (Luk. 2:30)
“Senin kalbine de adeta bir kılıç saplanacak.” (Luk. 2:35)
Tanrı’ya şükrederek Yeruşalim’in kurtuluşunu bekleyen herkese İsa’dan söz etmeye başladı. (Luk. 2:38)
Keder bir yolculuktur. Siz de ben de bunun bir noktadan diğerine düz bir çizgi olmadığını biliriz. Kederin karmaşık, dağınık yolculuğu tepelerden vadilere, vadilerden tepelere zik zak çizerek ilerleyen hoş ve düzgün bir süreç değildir.
Meryem ve Yusuf, İsa Mesih’in hayatının ilk haftalarında bu yolculuğu yaşadılar. Çocuklarını Rab’be sunmak için Yeruşalim’e getirdiklerinde, hayatları zaten alt üst olmuştu. Gizli tutulmak istenen soyağaçları, evlilik öncesi hamilelik, mütevazi bir yemlikte gerçekleşen doğum olayı vardı.
Önce Şimon adında kutsal bir adamla karşılaştılar. Şimon onlara yücelikten söz ederken hissettikleri esenliği hayal edin. Şimon, İsa’yı kollarına alarak Tanrı’yı yüceltti: “Ey Rabbim, verdiğin sözü tuttun; Artık ben, kulun huzur içinde ölebilirim. Çünkü senin sağladığın, bütün halkların gözü önünde hazırladığın kurtuluşu, ulusları aydınlatıp halkın İsrail’e yücelik
kazandıracak ışığı gözlerimle gördüm” (Luk. 2:29-32). Meryem ve Yusuf, “O’nun hakkında söylenenlere şaştılar” (Luk. 2:33) ve bu son derece normaldi.
Ancak yücelik faslı fazla uzun sürmeyecekti.
Ardından keder geldi: “Bu çocuk, İsrail’de birçok kişinin düşmesine ya da yükselmesine yol açmak ve aleyhinde konuşulacak bir belirti olmak üzere belirlenmiştir. Senin kalbine de adeta bir kılıç saplanacak. Bütün bunlar, birçoklarının yüreğindeki düşüncelerin açığa çıkması için olacak” (Luk. 2:34-35).
Kutsamanın böylesi
Ben bebeklerin duayla Tanrı’ya adandığı sayısız törende bulundum ve sayısız töreni de yönettim. Ancak hiç böyle bir kutsama görmedim. “Çocuğunun yaşamı ve hizmeti, senin yüreğini deşen bir kılıç gibi olacak!”
Bir an içleri rahatlıyor ve sakinleşiyorlar. Nitekim bebekleri beklenen Kurtarıcı! Hemen sonrasındaysa acı ve ıstırapla doluyorlar. Hiç kuşkusuz Meryem, değerli Oğlu çarmıha gerilirken yaşadığı keder sırasında bu sözleri hatırlamıştır.
Bazen hissedecek zaman bulmak da zor olur. Hayat titreyen ayaklarımızın altından hızlıca kayar. İkinci kutsama için gittiklerinde Meryem ve Yusuf için böyle oldu. Keder yücelikle sarmalanmıştı.
Seksen dört yaşında bir peygamber olan Anna, onlarca yıl İsrail’in kurtuluşunu beklemişti. Tanrı’nın her şeye egemen olan mükemmel zamanında, bekleyişi sona erdi: “Tam o anda Anna, Tanrı’ya şükrederek Yeruşalim’in kurtuluşunu bekleyen herkese İsa’dan söz etmeye başladı” (Luka 2:38). Sonunda, kurtuluş! Çocuksuz bir dul olarak onlarca yıl dua ve oruçla bekleyen Anna’nın kurtuluşu yaklaşmıştı.
Bizim için kederi açık yürekle ve Kutsal Kitap’a uygun bir şekilde karşılamak hayatidir. Ama günahın ve acıların çoğaldığı yerde lütfun ve umudun çok daha fazla çoğaldığını anlamamız da hayatidir. Şimon ve Anna, Kutsal Kitap’a ait “yücelikle sarmalanmış” bu kederin örneğidir. Bizler umutsuz olanlar gibi değil, dünyanın Umut kaynağını bilenler gibi kederleniriz.
Düşünün: Keder yolculuğunuzun tepeleri ve vadileri, inişleri ve çıkışları nelerdir? Tanrı vadinizin neresindeydi? Umut vakitlerinizde – yani yücelik zamanlarınızda neredeydi?
Harekete Geçin: Kederimiz sırasında, acıların çoğaldığı yerde Mesih’in umudunun çok daha fazla çoğaldığına inanmak güçtür. Acınızın ortasında bir umut duası ya da en azından, Umudunuz olan Mesih’e tutunduğunuzu ifade eden bir dua sunun.
Yazar: BOB KELLEMEN